Kim bilir hangi aşkla öleceğiz…
Kim bilir hangi aksam güneşle beraber bende söneceğim kim bilir hangi ellerden son suyumu içeceğim belki göremeden öleceğim… (Devamını Oku)
Kim bilir hangi aksam güneşle beraber bende söneceğim kim bilir hangi ellerden son suyumu içeceğim belki göremeden öleceğim… (Devamını Oku)
Melankoli üzerine yazma isteğim hali hazırda canlı, üretken, olumlu deneyimler yaşayan ve hayatlarını mutlu bir şekilde sürdüren kişiler için şaşırtıcı bir tercih olarak gelebilir. Oysa biz biliyoruz ki 4-5 kişiden en az biri hayatlarının en az bir döneminde depresyon kriterlerini karşılayan dönemler geçirebiliyor. Belki yaşadınız, belki yaşayacaksınız ve belki de yanından bile geçmeyen şanslı gruptansınız. Ama depresyon var, gerçek ve yaşayanlar için çok sancılı bir ruhsal durum. Melankoliyi bir olgu değil de bir durum olarak tanımlama tarihinin aksine melankolik durumlar modern psikiyatride olgusal olarak değerlendirilip, tedavi ediliyor. Melankolinin ne olduğunu anlatan; mitolojik, tarihsel, kültürel , psikanalitik ve politik olarak konumlandıran bazı değerli kaynakları meraklı okur için yazının sonunda listeliyorum*. Ancak bu yazı için melankolinin bireysel ve kültürel deneyimlere odaklı olarak ele almayı tercih ediyorum.
Kapılar sonuna kadar kapanmış.. Tokmak sökülüp atılmış.. Işıklar çoktan sönmüş.. İçerde bana ait bişey kalmamış.. Derdim benimle yoldaş kalmış.. Umudum sürgüne yollanmış.. Kime uzatsam elim kırılmış.. Sevgim insanlığım üç kuruşa satılmış..
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Balkona yorgun çamaşırlar asmayı
Ki uçlarından çile damlardı.
Güneşte nane kurutmayı
Ben acılarımın başını
evcimen telaşlarla okşadım bayım.
Bir pardösüm bile oldu içinde kaybolduğum.
İnsan kaybolmayı ister mi?
Ben işte istedim bayım.
Uzaklara gittim
Uzaklar sana gelmez, sen uzaklara gidersin
Uzaklar seni ister, bak uzaklar da aşktan anlar bayım
Çok şey öğrendim geçen üç yıl boyunca
Alt katında uyumayı bir ranzanın
Üst katında çocukluğum…
Kağıttan gemiler yaptım kalbimden
Ki hiçbiri karşıya ulaşmazdı.
Aşk diyorsunuz,
limanı olanın aşkı olmaz ki bayım!
“seni, annen kadar sevecek ve baban kadar merak edecek hiç kimse yoktur; o yüzden kimse bana aşk’tan bahsetmesin. aynı kağıdın arka ve ön yüzleri gibiyiz.
sonsuza dek beraber; ama hiçbir zaman birbirlerini görmeyen. (Devamını Oku)
Bu şarkı göğsünüzde her an patlayacak bir bomba gibi.. Yüreğinizi ele geçiriyor, yaşayamadığınız herne varsa pat pat yüzünüze vuruyor!
Son yazdığın mektubun elindeyim
Bir rehine gibi esir kaldım
Gözlerim kör, yüreğimde bir sızı
Çok belalı bir yerdeyim
görünenden öteye gidemeyişin yüzünden uzağız. çünkü gönlümün sana ayrılan kısmını bir türlü göremiyorsun.
— | Nazım Hikmet Ran |
İçinden kalbimizin geçtiği şarkılar serisi.
Ne zaman canım sıkılsa, düşünmekten kaçsam, kalbim kırılsa, strese girsem, bir şeylerle mücadele etmem gerekse, sessizlik canımı yaksa bu şarkıyı dinliyorum. Bir nevi ruhumun ilacı gibi. Duygularımın hafızası siliniyor gibi anında unutuyorum tüm can sıkıcı şeyleri. Mutluysam daha da mutlu oluyorum. Kendimi mutlu etme şeklim bu olsa gerek.
[youtube]https://www.youtube.com/watch?v=6Zowqll_NbY[/youtube]