Melankoli

Sözün acıydı, yolun dolambaçlı..

  • 15 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 0 Yorum
  • Genel

Sözün acıydı, yolun dolambaçlı..

Yedi uzun yıl geçerek
Yedi yıl dolaştın durdun..

İçimden bir his şöyle diyor:
Ayrıl arkadaşlarından istasyonda
Sabahleyin git kente
İliklenmiş ceketinle
Bir dam ara
Ve bir arkadaşın çalarsa kapını
Aç! Haaa.. Açma.. (Devamını Oku)

ÖZBAKIM BECERİLERİNİN KAZANDIRILMASINDA YEMEK YEME ALIŞKANLIĞININ KAZANDIRILMASI

  • 15 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 3 Yorum
  • Genel

Yemek yeme, vücudun ihtiyacı olan temel ögeleri, besinler ile almak ve yaşayabil mek için en gerekli unsurdur.
Anne, babaların çocuklarına yemek yedirme hikayelerini az çok biliriz. “tren geliyor, kuşa bak nasıl uçuyor ” bunun gibi cümleleri binlerce kez çoğaltabiliriz. Bizim toplumuzda en iyi anne çocuğuna çok yemek veren, onu çok iyi besleyendir. Bu geleneği en iyi şekilde sürdürmek isteyen annelerimiz, çocuklarının isteklerine veya o yiyecekleri sevip sevmediklerine aldırmadan, veya kendi sevdiği yiyecekleri çocuklarının da sevme mecburiyeti olduğunu düşünerek olur olmaz miktarlarda veya zamanlarda çocuklarını besleme yolunu tutarlar. Bu tutum ne kadar doğru?
Her türlü zorlama ve şaklabanlıkla yemek yedirilen bir çocukta asla sağlıklı yemek yeme alışkanlığı kazandırmak mümkün olmayacaktır. Biz büyüklere tok iken yemek yedirilmenin eziyet olabileceği empatisinin kendi çocuğunuz için düşünmeniz sanırım yeterli olacaktır.
Anne ve babaların kaçındığı noktalar vardır bebek iken başlayıp, hatta abartılarak, yetişkinlik dönemde bile annelerimizin yemek yedirttiği dönemleri gülümseyerek hatırlayabilirsiniz. Bebeklik dönemde yemek yeme alışkanlığının kazandırılmasında en önemli faktör, çocuklarımızın aman kıyafetini batıracak, koltuğu kirletecek, az yiyecek ve korumacılık en iyi ebeveyn olma ilkelerimiz çocuklarda kendi kendine yemek, açlık tokluk hissi, çatal kaşık kullanma becerilerinin geliştirilmesinde olumsuz faktörlerdir.
Çocukların yemesi için sadece onların sevdiği yiyecekleri yapmak yerine değişik lezzetleri sunmak en doğru seçenektir. Ve çocuk bu çeşitler içinde kendi beğenisi seçme özgürlüğüne girecektir.
Asla anne ve babalar yemek yemeyi bir baskı haline getirmekten kaçınmalıdırlar. Çocuklarınızın az yemek yemesi onların fiziksel gelişimlerini önemli derecede etkilemez fakat ileride sosyal ve duygusal anlamda bir çok tehlikeyi beraberinde getirir. Çok yemek yemek sağlıklı değildir. Aksine şişmanlık tehlikesi oluşturabilir. Çocuklarınız için yeterli miktarda besin ögelerini almanın önemini bilmek yeterlidir.

NARCİSSUS’UN HİKAYESİ

  • 15 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 0 Yorum
  • Genel

Yunan mitolojisinde yer alan Narcissus, Cephissus ve Liriope’nin oğludur. Kahinleri, kendilerine Narcissus’un sonsuz hayat yaşaması için bir şart sunar. Bu oğullarının hiçbir zaman kendisini görmemesiydir. Cephissus ve Liriope bu şartı kabul eder.
Yıllar geçer, Narcissus, kendisine bütün kızları aşık edebilecek güzellikte bir deli kanlı olmuştur. Anne babasının yasağına uyan Narcissus, çevresinin ona karşı olan ilgisi ni umursamadan sessiz bir hayatı tercih eder. Peri Echo Narcissus’a aşık olanlardandır. Ama Narcissus bu periye önem vermez ve bu yüzden bu olaya kızan tanrıça Nemesis Narcissus’a ceza vermeye karar verir. Ona sudaki görüntüsünü göstererek kendi görün tüsüne aşık olmasını sağlar. Artık, Narcissus, bu güzelliği görmek için her zaman pınara gider olmuştur. Bir gün aşık olduğu güzele dokunmak, ona sarılmak ister. Ve suya düşerek boğulur.
Bu hikaye, biz insanlara kibir ve ukalalık yerine, lord değil de avam olma lütfunun en yüce değerler içinde yer alması gerektirdiğin bir göstergesi değil mi?

HAYKIRIŞ

  • 15 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 0 Yorum
  • Genel

Beni duyabilir misin uzaklardan?
Geleceğim deyip de özlemle ile bekleyişimi.
HAYKIRIŞLARIMI…
Bir umutla söylenen sözleri, kendime yorgan edip de ruhumu sarmasını, sıcacık ısıtmasını.
Bilinmeyenlere yol alırken, ruhumun senle olduğunu bilmek veya kuşku duymanın verdiği zulmü acaba bilir misin?
Ey AŞK ben buradayım.
Peki sen nerdesin?

ÖMER SEYFETTİN KAŞAĞI

  • 15 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 3 Yorum
  • Genel

Ömer Seyfettin’in muhteşem öyküsü Kaşağı’da işlenen asıl konu, evin büyük oğlunun kardeşine yapmadığı bir olaydan dolayı yalan söyleyip iftira atması sonra kardeşinin ölü mü üzerine yaşadığı vicdan azabı anlatılır.
Bu güzel öykünün konusu hakkında kısaca bahsetmek istiyorum.
Evin büyük oğlu, kardeşi Hasan, dediğini yaptıran otoriter bir baba, anne, seyisleri Dadaruh ve hizmetçileri Pervin’le aynı evde yaşamaktadırlar. Çocukların annesi her yaz İstanbul’a akrabalarını ziyarete gider. Yazları çocukların yapmaktan en hoşlandık ları şey atları olan Tosuna bakmak, ona su ve arpa vermek ve kaşağı ile onu tımarla maktır. Bir gün seyis Dadaruh’un bile kullanmaya kıyamadığı İstanbul’dan gelen kaşağıyla Tosun’u tımar etmeye başlar. Fakat Tosun’un bu durumdan rahatsız olunca kaşağının ucunun sivri olduğunu düşünerek, kaşağının ucunu önce duvara sürter daha sonra tekrar tımar etmeye başlar. Tosun yine huysuzlanmıştır. Büyük abi sinirlenerek, kaşağıyı taşla ezer ve yalağa atar.
Yeni kaşağının yalakta kırık bir biçimde olduğunu gören baba çok sinirlenmiştir. Bu durumdan korkan büyük abi kaşağıyı kardeşinin kırdığını söyler. Çok sinirli olan baba Hasan’ı bu konu hakkında sorguya çeker. Hasan’ın ısrarlı bir şekilde suçu kabul etmemesi üzerine ona tokat atarak, ev hapsi ve ahıra bir daha girmeme cezası verir.
Bu olayın üzerinden bir yıl geçmiştir. Hasan kuşpalazı yani difteri hastalığına yaka lanmıştır. Birkaç gün sonra da Hasan ölür. Büyük ağabeyyi artık büyük bir vicdan azabı sarmıştı. Kardeşinin hastalanmasından ve ölümünden kendini sorumlu tutuyordu.
Bu öykü özellikle ilköğretim çağındaki öğrencilerin hatta yetişkinlerin okuması gereken; insanlara ahlakı, iyiliği öğreten acaba büyük ağabeynin yerinde ben olsaydım ne yapardım? Sorusunu sorduran sürükleyici bir hikaye okumanızı tavsiye ederim.

ÖZBAKIM BECERİLERİNİN KAZANDIRILMASINDA TUVALET EĞİTİMİNİN ÖNEMİ

  • 15 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 1 Yorum
  • Genel

Çocuklarımız bizlerin ve ülkesinin en değerli hazineleridir. Ailesine ve ülkesine yaşa dığı çevreye iyi bir insan olabilmeleri için de doğumdan yani okul öncesi dönemde bazı beceri ve yetilerin kazandırılması şarttır. Bu yüzden, bu dönemde çocuklara kazandırı lacak özbakım becerileri, onların ileride kendilerine güvenilir ve kişilik sahibi bireyler olmalarında en önemli adımlardan birisi olarak karşımıza çıkar.
Çocuklar doğduğu andan itibaren özellikle anne ve bakıcı ve eğitimci durumdaki ebeveynlerine her yönden bağımlıdır.(beslenme,giyinme,korunma vb.) Özbakım becerileri bir başka anlamda çocukların i ihtiyaçlarını yeterli olgunluğa eriştikten sonra kendi başlarına yapabilmesi anlamına gelir. Kişisel beceri kazandırma da aileye büyük görevler düşmektedir. Aile her çocuğun bir olmayacağını; kişisel, duygusal, fiziksel farklılıklar olabileceği durumunu göz ardı etmemelidir. Özbakım becerileri denince aklımıza tuvalet eğitimi, yemek yeme, diş fırçalama, el ve yüz yıkama, kendi kıyafetleri yardımsız giyebilme, ayakkabı bağının kendisinin bağlaması ve çözebilmesi gelmektedir.
Bunlara kısaca deyinmek gerekirse;
TUVALET EĞİTİMİ: Tuvalet eğitimini verirken ilk ve en temel durum çocukların fiziksel bakımdan yeterli olgunluğa ulaşmasıdır. Ortalama 18-20 aydan sonra bir çocuk( fiziksel farklılıklar olabilir) tuvalet eğitimi için fiziksel olarak gerekli olgunluğa ulaşmıştır. Ailenin sabırlı olması ve çocuğun duygusal olarak ta hazır olması çok önem teşkil eder. Çocuğunuza bu eğitimi verirken gözlem çok önemlidir. Onları gözlemleye rek tuvaletlerinin ne zaman geldiğini anlama yoluna gidilmelidir.
Çocuklarınızın rahat edebileceği lazımlık veya klozete oturtma yolu seçilmelidir. Bu dönemde çocuğu sıkmayacak uygun, geniş ve beli lastikli kıyafetler giydirmek çok önem lidir. Her tuvaletini yapışta onu ödüllendirmeyi ihmal etmeyin. Bir öpücük veya aferin yeterli olacaktır. Çocuk altına kaçırdığında veya klozete oturttuğunuz halde yapmıyorsa ona kızmayın, bağırmayın çocuk ne kadar korkarsa eğitimin zamanı o kadar uzayacak
tır.

EĞİK EL YAZISI ÖĞRETİMİ VE YARARLARI

  • 15 yıl önce, admin tarafından yazılmıştır.
  • 0 Yorum
  • Genel

Bilindiği üzere yeni ilköğretim müfredatımızda 1. sınıftan itibaren çocuklarımız eğik el yazısı ile eğitim ve öğretime başlamaktadır. Yazı yazmak, sözel ifadelerin mümkün olmayacağı ortamlarda, kültüre ait bilgi ve becerilerin gelecek nesle aktarılmasında en önemli kaynaktır. Asırlar öncesinden bize ulaşan bilgiler ve bu bilgilerin genişletip aktarılmasında büyük rol oynar. Diğer bir ifadeyle çok önemli bir iletişim kaynağıdır.
Yukarıda yazılan ifadelerden yola çıkarak, eğik el yazısı sistemiyle, öğrencilerimizin elini kaldırmadan yazdığı kelime ve cümlelerde akıcılık ve serilik becerilerini kazanma ları amaçlanılmıştır ki Avrupa da bu sisteme yıllar önce geçilmiştir.
Bu yazı sistemiyle çocuklarımız kelimeler içinde yer alan harfleri dik yazı sistemine nazaran daha iyi öğrenebilmektedirler. Elin doru ve istenilir hareket etmesi aynı zaman da algılama ve o harfi yazabilmesiyle doğru orantılıdır.
Dik yazı sisteminde kelimeler yazılırken durulurdu oysa ki eğik el yazı ile geri dönüş yoktur. Yazı bir noktadan başlayarak başka bir noktadan biter.
Yapılan araştırmalara göre bir yetişkinin eğik el yazısını öğrenmesi, yedi yaş gurubu bir çocuğun öğrenmesinden daha zor olduğunu göstermiştir. Bu yazı sistemiyle, dik yazıya oranla ters yazmalarında önüne geçilmiştir.
Bu yazının öğretiminde öğretmenin bazı hususlara dikkat etmesi gerekmektedir.
Öncelikle çocukların küçük kas gelişimi dediğimiz, parmak kaslarını geliştirici etkinlik ler yapması gerekir.( makas tutma-kesme, oyun hamurlarıyla şekiller yaptırma, kum havuzunda ve havaya yazı yazdırmak, yapbozlarla oyun, çeşitli düz ve eğik çizgi çalışmaları)
Çocuklarımızın yaş ve algılama sürelerine göre ilk başlarda eğik el yazı öğretim süre si kısa tutulmalıdır. İlk başta harf öğretimi gerçekleştirilmeli sonra harfler kelimeler içinde öğretilmelidir. Öğretmenin kişisel becerisi öğretim metot vestrateji öğretimde oldukça önemlidir. Ayrıca, çocukları sıkmadan eğlenceli bir ortamda eğitim ve öğretim yapmalıdır. Öğrencilerin algılama ve zeka seviyelerini göz önüne alarak bu doğrultuda plan ve program hazırlamalıdır. Öğrencinin yazı defterini dik tutmasına ve sırada dik oturmasına dikkat edilmelidir.Eğik yazı sisteminde yazı yazmada gerçekleşen bir çok hatalar yok olur ve yazı yazma hızı artar. Harfleri doğru yazma ve estetik bir yazı görünümü açısından bir çok yararı vardır.